Kategoriler
Genel Sağlık

Kan Hücreleri

Kan, kaynağı insan olan, benzersiz, hayat kurtarıcı, biyolojik bir maddedir. Ortalama bir kişinin kilogram başına yaklaşık 70 mililitre ( 70 ml / kg ) veya 70 kilogramlık bir kişinin yaklaşık 5 litre kanı vardır. Kan hacminin yaklaşık % 50 – 60 ‘ı sıvı, geri kalan bölümü ise hücrelerden oluşur. Plazma adı verilen sıvı kısmın yaklaşık % 90’ ı sudur. Geri kalan % 10’ u iyonlar, glukoz, aminoasitler ve diğer metabolitler , hormonlar ve çeşitli proteinlerden oluşur. Serum, plazmanın pıhtılaşma faktörleri ve fibrinojenin uzaklaştırılmasından sonra geriye kalan kısmıdır. Kan hücreleri eritrositler      ( kırmızı kan hücreleri ), lökositler ( beyaz kan hücreleri ) ve trombositler ( kan pulcukları ) olarak ayrılır.


ERİTROSİTLER ( ALYUVARLAR )
Eritrositlerin temel fonksiyonu gaz değişimidir. Oksijeni akciğerden dokulara taşır ve dokulardan da karbondioksiti dışarı atılacağı akciğere geri getirirler. Eritrositler birkaç organel içerir, çekirdeksiz hücrelerdir. Sitoplazmalarının büyük bir kısmını oksijen taşınmasında rol oynayan, demir içerikli hemoglobin adı verilen molekül oluşturur. Eritrositler yaklaşık 7-8 µm çapında, bikonkav disk şeklindedir. Bikonkav disk şekli eritrositlerin kapiller ve küçük kan damarlarından geçişini kolaylaştırır.
Eritrositler kanda en çok görülen hücrelerdir. Normal eritrosit sayısı yaklaşık mikrolitrede 4.5 – 6 milyondur. Eritrosit ölçümünde kullanılan parametreler : hemoglobin ( Hgb ) desilitrede gram olarak ( g/dl ) , hematokrit ( Hct ) veya eritrosit hacmi ( vücuttaki toplam kan hacmi içindeki eritrosit hacminin yüzdesi ) ve eritrosit sayısı ( milyon  / mililitre ) dır.
Ortalama 120 gün ömrü olan eritrositlerin hergün yaklaşık % 1’i yenilenir. Genç eritrositler ribonükleik asit ( RNA ) içermeleri nedeniyle fark edilirler. Metilen mavisi gibi özel boyalarla retikülin adı verilen RNA agregatları görülebilir. Bu agregatları içeren genç eritrositlere retikülosit adı verilir ve kandaki retikülosit sayısı ( retikülosit değeri ) eritrosit yapımının en iyi göstergesidir.

LÖKOSİTLER ( AKYUVARLAR )
Kanda çeşitli lökositler veya akyuvarlar bulunur. Normal lökosit sayısı 4000 – 10000 /µl’ dir. ( 4- 10 x 10³ / ml ). Lökositler, özgün granülleri olan granülositler ve granülleri olmayan agranülositler olmak üzere iki bölüme ayrılırlar. Granülositler; nötrofiller ( zayıf boyanan granül içerenler ), eozinofiller ( büyük kırmızı eozinofilik granüllü ), ve bazofiller ( büyük koyu mavi veya bazofilik granüllü ) olmak üzere üçe ayrılır. Agranülositler ise lenfosit ve monositlerden oluşur.
Lökositler, beyaz kan hücresi olarak adlandırılmakla birlikte başlıca işlev yeri dokulardır. Bu hücreler sadece etki edecekleri dokulara ulaşmak için geçici olarak kanda bulunurlar.
1.    Nötrofiller
Nötrofiller erişkinde en sık görülen lökositlerdir. Parçalı ( segmente ) nötrofiller ve çomak nötrofiller olmak üzere iki tipi tanımlanmıştır. Nötrofillerin birincil fonksiyonu başta bakteriler olmak üzere mikroorganizmaların fagositozudur. Nötrofiller bakteriyel enfeksiyonlara karşı primer defansı oluşturur. Bakteriler nötrofil granülleri içinde var olan veya üretilen antimikrobiyal ajanlarla öldürülür.
Nötrofiller dolaşımda ortalama 10 saat kalır ve damar dışı alanda 1- 4 gün kadar yaşarlar. Dokulara geçen nötrofiller tekrar dolaşıma geri dönemezler. Çok sayıda nötrofil kan damarlarının endotelyal yüzeyi boyunca yuvarlanır ( marjinal havuz ). Bu hücre topluluğu akut stres veya enfeksiyon varlığında hızla mobilize olur.
2.    Eozinofiller
Eozinofiller periferik kan yaymasında büyük kırmızı- turuncu ( eozinofilik ) granülleri ile dikkati çeken hücrelerdir. Eozinofillerin işlevleri arasında antijen – antikor komplekslerinin fagositozu ve parazitik enfeksiyonlara karşı savunma sayılabilir. Eozinofil sayısı normalde lökosit sayısının % 2 -4 ‘ü kadardır , ancak sayıları alerjik reaksiyonlar ve parazitik enfeksiyonlarda artar.
3.    Bazofiller
Bazofiller, büyük lacivert-mor renkli granülleri ile diğer hücrelerden ayrılır. Periferik kanda en nadir rastlanan lökosit tipidir. Sayıları dolaşımdaki lökositlerin % 1’i kadardır. Bazofillerin granülleri içinde heparin, histamin ve benzeri maddeler bulunur. Bu hücreler Ig E immünoglobulinlerle ilişkili tipte bir hipersensitivite reaksiyonlarında görev alırlar.
4.    Lenfositler
Lenfositler dolaşımda ikinci sıklıkta bulunan lökosit tipidir. ( Löoksitlerin % 20 – 40 ‘ı ). Lenfosit sayısı çocuklarda ve viral enfeksiyonlar esnasında yüksek bulunur. Fonksiyonlarına göre lenfositler iki ana grupta toplanırlar : B hücreler ve T hücreler
B Hücreler : B hücreler, birincil olarak humoral ( antikor aracılıklı ) immün yanıtın oluşmasında rol alırlar. Kemik iliğinde gelişimlerini tamamladıktan sonra lenf düğümleri, dalak, kan ve diğer organlara dağılırlar. Bir antijenik uyarıyı takiben bu hücreler antikorların yapımından sorumlu olan plazma hücrelerine dönüşürler.
T Hücreler : T hücreler öncelikle hücresel immüniteden sorumludur. Aynı zamanda tüm immün sistemin yönetimi ve denetimi görevini de yerine getirirler. B hücreler, monositler, makrofajlar ve diğer T hücreleri gibi bağışıklık sistemini oluşturan hücrelerin fonksiyonlarının uyarılması veya baskılanması da yine T hücreleri tarafından gerçekleştirilir. T hücre öncülleri kemik iliğinden köken alır ancak daha sonra timusta olgunlaşırlar. Normal şartlar altında dolaşımdaki lenfositlerin çoğunluğunu T hücreleri meydana getirir.
T hücreleri iki ana gruba ayrılmıştır:
Yardımcı T Hücreleri : İmmün sistemin düzeninden sorumlu başlıca hücre grubudur, yüzeylerinde taşıdıkları CD4 antijeni ile tanınırlar.
Baskılayıcı / Sitotoksik T Hücreleri : Daha çok virüs ile enfekte hücrelerin parçalanması veya organ nakli sonrası rejeksiyon sürecinde rol alır. Genellikle yüzeylerinde CD8 antijeni taşırlar.
Sadece tek yönlü olarak kandan dokuya geçebilen diğer lökositlerin aksine lenfositler kan, dokular ve lenf bezleri arasında dolaşım halindedir.
5.    Monositler
Monositler normalde periferik kandaki lökositlerin % 3- 8’ini oluştururlar. Dolaşımda 8 – 14 saat kaldıktan sonra dokulara girerek doku makrofajlarına ( histiyositlere ) dönüşürler. Monositlerin iki görevi vardır :
a.Fagositoz : Mikroorganizmaların özellikle mantar ve mikobakterilerin hücre içine alınarak uzaklaştırılması
b. Antijenik proteinlerin işlenmesi ve sunulmaları
Bu nedenle immün yanıtın oluşmasında monositler, kritik bir öneme sahiptir.

TROMBOSİTLER ( KAN PULCUKLARI )
Trombositler hemostazda rol oynarlar. Damar endotelinde meydana gelen hasarlı alanlara yapışarak trombosit tıkaçları oluştururlar. Trombositler 1 – 4 milimetre çapında,çekirdeksiz, disk şeklinde yapılardır. Kemik iliğinde yer alan megakaryositlerden kopan sitoplazma parçalarıdırlar. Kanda , sayıları 150000 – 350000 / ml arsında değişir. Soluk mavi sitoplazmaları içinde kırmızı- mor renkli granüller bulunur. Bu granüller, alfa granülleri ve ‘dense ‘ ( yoğun ) cisimcikler olarak ayrılır. Bu granüllerin içinde pıhtılaşma faktörleri , adenozin difosfat ( ADP ), adenozin trifosfat ( ATP ), kalsiyum, serotonin ve katekolaminler bulunur. Bu maddelerden çoğu trombosit agregasyonunu indükler ve hemostaz mekanizmasında görev alır. Trombositlerin ömrü 10 gündür. Yaşlanan trombositler dalak tarafından dolaşımdan uzaklaştırılır.

Bir cevap yazın