1-Boyun ve kol ağrılarında tedavinin en önemli basamaklarından bir egzersizdir. Doktorunuzun size önerdiği egzersizleri düzenli yapınız. Egzersiz öncesi ve sonrası ısınma ve soğuma dönemlerine dikkat ediniz.
2-Sigara, hem genel sağlık problemlerine nende olduğundan, hem de öksürüğe neden olarak ağrı yakınmalarınızı artıracağından sizi fazlasıyla rahatsız edecektir. Sigara kullanmayınız. Sigar içilen ortamlardan uzak durunuz.
3-Fazla kilo, özellikle yük binen eklemlerde, eklemlerin ve eklem çevresinin yapısını bozarak kıkırdak hasarına neden olur, duruşu bozar. Boyun ve kol ağrılı hastalar fazla kilo aldıklarında yakınmaları daha da artar. Fazla kilolarınızdan düzenli bir tedavi ile kurtulunuz.
Osteoartirit – eklem kireçlenmesi
Osteoartirit
Osteoartirit Nasıl Bir Hastalıktır?
Osteoartirit (eklem kireçlenmesi) en sık görülen eklem hastalığıdır. Eklem kıkırdağının yapısının bozulmasına, aşınmasına, incelmesine ve hatta kaybına neden olur. Ayrıca eklem kıkırdağının altındaki kemik dokusunda da değişiklikler sonucu kemikte büyümeler ve eklem kenarında çıkıntılar gelişir. Sonuçta osteoartirit eklemlerin normal yapısını bozarak, hareketlerde kısıtlanmaya ve ağrıya neden olan bir hastalıktır.
En keyifli antioksidan kakao
Her haliyle onlarca fayda sağladı, tadı damağımızda kaldı. Ebegümecigillerin bu harika çekirdeği kakao keyif ve mutluluğun ilacı oldu.
Su ve baharatla karıştırıldı, dinsel ayinlerde kullanıldı. Yağı üretildi bronzlaştırdı. Süte katıldı, tozu ve yağı karıştırılınca dünya harikası çikolata ortaya çıktı. Her haliyle onlarca fayda sağladı, tadı damağımızda kaldı. Ebegümecigillerin bu harika çekirdeği kakao keyif ve mutluluğun ilacı oldu.
Başta Güney Amerika olmak üzere Batı Afrika, Batı Hint adaları ve tropiklerde yetişen ve doğal yetiştirme alanı And Dağları’nın etekleri olan kakao, düzenli yağmur alan randımanlı topraklarda yetişiyor. Kocaman bir zeytin çekirdeği şeklinde olan bu kahverengi bitkinin her birinin içinde 20-25 çekirdekçik bulunuyor. Dünyada 70 bin kilo metrekare üzeri bir ekim alanına sahip olan kakao tohumları hemen ya da bir süre sonra
Denge bozukluğu yapan hastalıklar
Denge, hareket sistemimizin uyum halinde çalışmasıdır. Bu uyum, sağlıklı bir insanda vücut gerek istirahatta, gerekse hareket halinde iken geçerlidir. Gözlerden, iç kulaktaki denge organından, tüm kaslarımızdan, eklemlerden iç organlardan kalkan uyarılar denge merkezine gider. Denge merkezi bunları algılar, işler ve hazırlar. Tabii bunlar çok kısa sürede olmaktadır. En sonunda göz kaslarına, kol, bacak ve diğer vücut kaslarına emirler gider. Kaslar da o anda hangi pozisyonda olması gerektiğine karar vererek kimisi kasılır, kimisi gevşer. Bu şekilde vücudumuzun her durumda dengede kalması sağlanır. Denge bozukluğuna yol açan hastalıklar bazen çok şiddetli baş dönmesine neden olurken, bazen de sadece bir dengesizlik şeklinde karşımıza çıkarlar. Baş dönmesinde etrafımızdaki tüm eşyalar şiddetle dönerken, aynı zamanda bulantı kusma da olur. Bu şekilde tanımlanan tablodan daha çok iç kulakla ilgili hastalıklar sorumludur. Dikkatler o tarafa yöneltilir. Sanki bir hastalık ismi imiş gibi algılanan vertigo tanımı da tamamen buna uyar. Yani gerçek baş dönmesinin yabancı dildeki karşılığı vertigodur.
Allerjik Astım
Astım mast hücreleri, eozinofiller ve T lenfositler başta olmak üzere değişik hücrelerin rol oynadığı, hava yollarının kronik enflamatuar bir hastalığıdır. Kronik enflamasyon hastada difüz hava yolu obstrüksiyonuna ve hava yolu duyarlılığının artmasına (bronş hiperre-aktivitesi) yol açar.
Astım duyarlı kişilerde hava yollarındaki bu enflamasyon nöbetler şeklinde gelen öksürük, nefes darlığı, hışıltılı solunum (wheezing), göğüste sıkışma hissine neden olmaktadır ve yakınmalar özellikle gece ve sabaha doğru ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan semptomlar difüz hava yolu obstrüksiyonuna bağlıdır. Hava yolu obstrüksiyonu değişik derecelerde olup, genellikle evesibldir yani spontan olarak veya tedavi ile düzelebilir (KOAH’tan ayırıcı özelliğidir). Temel patolojik olaylar özetle şöyledir.
• Geri dönüşümlü hava yolu obstrüksiyonu
• Kronik hava yolu enflamasyonu
• Hava yolu duyarlılığında artış (bronşiyal hiperreaktivite)
Allerjik ve non-allerlik olmak üzere iki tip astım vardır.
Ekstrensek (alerjik) astım: IgE bağımlı mekanizmalarla oluşur ve genellikle dış faktörlere bağlıdır. Ekstrensek astım genellikle atopisi olanlarda görülür. Fakat atopi olmadan da gelişebilir (mesleksel astım). Çocukluk astımının %80-90’ı ekstrensek astım iken, erişkinlerde bu oran %25-50’dir. Deri testleri pozitif, serum IgE ve eozinofil düzeyleri yüksektir.
İntrensek (non-alerjik) astım: IgE’ye bağlı olmayan mekanizmalarla gelişir. Hava yolu enflamasyonuna neden olan faktörler henüz bilinmemekle birlikte izosiyanat gibi ekstrensek faktörler, enfeksiyon ve psiko-sosyal stres gibi intrensek faktörler, aspirin ve diğer nonsteroid enflamatuar ajanlar interensek astıma neden olur. Genellikle 30 yaş üstünde görülür. Cilt testleri negatiftir, non-spesifik bronş provakasyon testi pozitif bulunur.
Domuz Gribi Sıkça Sorulan Sorular
Domuz gribi nedir?
Domuz gribi, birçok domuz influenza A virüsleri arasından birinin neden olduğu, domuzlarda görülen, yüksek düzeyde bulaşıcı özelliği bulunan bir solunum yolu hastalığıdır. Morbiditesi yüksek, mortalitesi ise düşüktür (%1-4). Virüsler domuzlar arasında; aerosoller, doğrudan ve dolaylı temas ve asemptomatik taşıyıcı domuzlar yoluyla yayılır. Domuzlar arasında salgınlar bütün yıl boyunca görülmekle birlikte, ılımlı bölgelerde sonbahar ve kış aylarında insidans artmaktadır. Birçok ülke domuz topluluklarını domuz gribine karşı aşılamaktadır.
Domuz gribi alt grupları daha çok H1N1’dır, ancak domuzlar arasında diğer alt tipler de dolaşmaktadır (H1N2, H3N1, H3N2). Domuzlar; avian influenza insan mevsimsel influenza ve domuz influeanza virüsleri ile enfekte olabilirler. H3N2 domuz virüsünün domuzlara insanlar tarafından taşındığı düşünülmektedir. Bazen domuzlar bir defada birden fazla virüs ile enfekte olabilirler bu da bu virüsler arasında birden fazla gen karışmasına neden olabilir. Böylelikle birçok kaynaktan gen içeren bir influeanza virüsü oluşmuş olur: virus “değişmiş” olur. Domuz virüs gribi normalde türe spesifik ve sadece domuzları enfekte ettikleri halde bazen türler arası bariyeri geçerek insanlarda da hastalığa neden olabilirler.
Domuz gribinin insan sağlığına etkileri nelerdir?
İnsanlar arasında domuz gribi enfeksiyonu sporadik ve salgınlar halinde nadiren bildirilmiştir.
Klinik semptomlar mevsimsel influeanzaya benzerdir. Ancak asemptomatik infeksiyon ile ölümle sonuçlanan ciddi pnömoni arasında değişen spektruma sahip olabilir.
Domuz gribinin tipik kliniği mevsimsel influeanzaya ve diğer akut üst solunum yolları enfeksiyonuna benzediğinde bu vakaların çoğu mevsimsel influeanza sürveyansı sırasında şans eseri tespit edilmiştir. Hafif veya asemptomatik vakalar tanımlanmamış olabileceğinden hastalığın insanlar arasındaki gerçek durumu bilinmemektedir.
İnsan vakaları nerelerde görülmüştür ?
2007’de Uluslara arası Sağlık tüzüğü (2005)’nün uygulanmaya başladığından beri Dünya Sağlık Örgütü Amerika ve İspanya’da domuz gribi vakalarını bildirmektedir.
İnsan nasıl enfekte olur ?
İnsanlar domuz gribini genellikle enfekte olmuş domuzlardan almaktadır, ancak bazı insan vakalarında domuzlarla temas öyküsü ya da domuzların olduğu bir çevre mevcut değildir. İnsandan insana bulaş bazı durumlarda oluşmuştur, fakat yakın temas ve kapalı gruplarda ki insanlarla sınırlıdır.
Domuz eti ve domuz ürünlerini yemek güvenli midir?
Evet. Domuz gribinin, usulüne uygun hazırlanan domuz eti veya diğer domuz ürünlerinin yenmesiyle bulaştığı gösterilememiştir. Domuz influenza virüsu, 70 º C (160 º F) derece ısıtılınca ölmektedir, domuz ve diğer et ürünlerinin hazırlanmasındaki genel rehberlerle uyumlu olarak .
Domuzlarda ki salgından hangi ülkeler etkilenmiştir ?
Domuz gribinin uluslar arası hayvan otoritelerine (OIE, www.oie.int) bildirimi zorunlu değildir, bu yüzden hayvanlarda uluslara arası dağılımı iyi bilinmemektedir. Hastalığın amerika’da endemik olduğu kabul edilmektedir. Domuzlarda salgının ayrıca Kuzey Amerika, Güney Amerike, Avrupa (İngilitere, İsveç ve İtalya dahil), Afrika (Kenya) ve Asya’nın doğusunda Çin ve Japonya dahil görüldüğü bilinmektedir.
Pandemi riski var mıdır ?
İnsanların büyük kısmının, özellikle domuzlarla düzenli bir teması olmayanların, domuz gribi virüslerine karşı bu virüs enfeksiyonunu engelleyecek şekilde immünitesi olmaması olasıdır. Eğer bir domuz virüsü etkili bir insandan insana geçiş özelliği kazanırsa bu durum bir pandemiye neden olabilir. Böyle bir durumda ortaya çıkacak pandeminin etkilerini öngörmek güçtür. Bu etki virüsün virülansına, insanlardaki mevcut immüniteye, mevsimsel influenza infeksiyonu ile edinilmiş antikorların olulturacağı çapraz korumaya ve konakçı faktörlerine bağlıdır.
Domuz gribinden korunmak için insan aşısı var mıdır?
Mevcut, insanda hastalığa neden olan domuz gribi virüsünden koruyabilen bir aşı yoktur. Mevcut mevsimsel influenza aşısının herhangibir koruma sağlayıp sağlamayacağına dair bir bilgi bulunmamaktadır. İnfluenza virüsleri çok hızlı şekilde değişmektedir. Aşılanan insanlara en yüksek immüniteyi sağlamak adına, halihazırda dolaşımda bulunan virüs tipine karşı olan bir aşı geliştirilmesi son derece önemlidir. Bu nedenle DSÖ’nün, en uygun aşı adayı virüslerini tespit edebilmek için mümkün olduğunca fazla virüse erişmeye gereksinimi vardır.
Tedavi için hangi ilaçlar mevcuttur ?
Bazı ülkelerde, mevsimsel influenza için hastalıktan etkili olarak koruyan ve tedavi eden antiviral ilaçlar mevcuttur. Bu ilaçlar iki sınıf altında incelenebilir:
- Amantadinler (amantadin ve rimantadin),
- İnfluenza nörominidaz inhibitörleri (oseltamivir ve zanamivir).
Geçmişte bildirilmiş olan domuz influenzası vakaları, herhangi bir tıbbi bakım ve antiviral ilaç kullanımına gerek kalmadan tamamen iyileşmiştir.
Bazı influenza virüsleri antiviral ilaçlara direnç geliştirmekte olup bu da kemoprofilaksi ve tedavinin etkililiğini kısıtlamaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinde, domuz influenzalı yeni insan vakalarından izole edilen virüsler oseltamivir and zanamivire dirençli ancak amantadin ve rimantadine dirençlidir.
Mevcut bilgiler, domuz influenza virüsü enfeksiyonunun tedavisinde ve enfeksiyondan korunmada antiviral kullanımı önermek konusunda yeterli değildir. Hastalara verilecek profilaksi ve tedavinin yarar ve zararlarının2 klinik ve epidemiyolojik olarak değerlendirilmesi konusunda kararı klinisyenler vermelidir. Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika’da halen sürmekte olan salgında, virüsün hassasiyet profili de dikkate alındığında; ulusal ve yerel yetkililer tarafından hastalığın tedavisi ve hastalıktan korunma konusunda oseltamivir ya da zanamivir kullanımı önerilmektedir.